BUNDLE

Koronavirüs ile Hayatımıza Giren mRNA Teknolojisi Dünyayı Nasıl Değiştirebilir?

PAYLAŞ:

FOTOĞRAF: THE ATLANTIC

Koronavirüs ile Hayatımıza Giren mRNA Teknolojisi Dünyayı Nasıl Değiştirebilir?

mRNA’nın hikayesi muhtemelen COVID-19 ile bitmeyecek çünkü potansiyeli bu salgının çok ötesine uzanıyor.

Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının arkasındaki teknoloji olan sentetik mRNA, birçoğumuza yeni bir keşif gibi görünebilir. Bir yıl önce dünyadaki hiç kimse mRNA aşısının ne olduğunu bile bilmiyordu, çünkü hiçbir ülke şimdiye kadar bir mRNA aşısını onaylamamıştı. Virüsün ortaya çıkmasından aylar sonra ise bu teknoloji bilim tarihindeki en hızlı iki aşının geliştirilmesinde kullanıldı.

Görünürde birkaç haftada ortaya çıkan bu teknoloji, aslında onlarca yıllık bir geçmişe sahip. Macar bilim insanı Katalin Karikó’nun erken mRNA araştırmalarına öncülük ettiği 1970'ler ile 14 Aralık 2020'de Amerika Birleşik Devletleri'nde ilk mRNA aşısının uygulandığı gün arasında 40 yıldan fazla bir süre var. mRNA teknolojisi bugüne kadar birkaç bilim insanının kariyerini mahvetti ve birkaç şirketi de iflas ettirdi.

mRNA ile dünyanın en güçlü ilaç fabrikası hepimizin içinde olabilir

İnsanlar hemen hemen her vücut işlevi için proteinlere güvenirler; Haberci ribonükleik asit anlamına gelen mRNA, hücrelerimize hangi proteinleri üreteceklerini söyler. İnsan tarafından düzenlenen mRNA ile, hemen hemen her proteini oluşturmak için hücresel mekanizmamıza teorik olarak komuta edebiliyoruz. Organları onarmak veya kan akışını daha iyi hâle getirmek için vücutta doğal olarak oluşan molekülleri toplu olarak üretebiliyoruz. Veya hücrelerimizden, bağışıklık sistemimizin bir istilacı olarak tanımlayıp yok etmeyi öğreneceği yeni bir protein oluşturmasını isteyebiliyoruz.

COVID-19'a neden olan koronavirüste mRNA aşıları, hücrelerimize ayırt edici “başak (spike) proteinini" yapmaları için ayrıntılı talimatlar gönderiyor. Bağışıklık sistemimiz bu davetsiz misafirleri görerek, mRNA'yı devre dışı bırakmadan bu proteinleri yok etmek için hedefliyor. Daha sonra, virüsün kendisiyle karşılaşırsak, vücudumuz başak proteini tekrar tanıyor ve ona iyi eğitimli bir ordunun hassasiyetiyle saldırarak enfeksiyon riskini azaltıyor. Böylece hastalığı ağır şekilde geçirmemizi de engelliyor.

Birçok farklı hastalıkta kullanılacak

mRNA'nın hikâyesi muhtemelen COVID-19 ile bitmeyecek çünkü potansiyeli koronavirüs salgınının çok ötesine uzanıyor. Bu yıl, Yale’de çalışan bir ekip, belki de dünyanın en yıkıcı hastalığı olan sıtmaya karşı aşı geliştirmek için benzer bir RNA tabanlı teknolojinin patentini aldı. mRNA'nın düzenlenmesi çok kolay olduğu için Pfizer, onu sürekli olarak mutasyona uğrayan ve her yıl dünya çapında yüz binlerce insanı öldüren mevsimsel griplere karşı kullanmayı planladığını da açıkladı. Geçen yıl Pfizer ile ortaklık kuran BioNTech şirketi, ilerlemiş kanser hastalıklarıyla savaşmayı vücuda öğretmek için spesifik tümörlerle ilişkili, talep üzerine proteinler oluşturacak, kişiselleştirilmiş tedaviler geliştiriyor.

Fare deneylerinde de sentetik-mRNA tedavilerinin multipl sklerozun etkilerini yavaşlattığı ve tersine çevirdiği gösterildi. BioNTech'in baş sorumlusu Özlem Türeci, “mRNA'nın genel olarak dönüşümsel olabileceğine şimdi daha önce olduğundan daha fazla ikna olmuş durumdayım,” diye açıklıyor. “Prensip olarak, proteinle yapabileceğiniz her şey mRNA ile değiştirilebilir.”

Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Aşı Araştırma Merkezi direktörü John Mascola da heyecanlı. “Bu durum mRNA için çok iyi bir tanıtım partisi oldu,” diyor. “Bilim dünyası ve insanlık için RNA teknolojisi yılın en büyük hikâyesi olabilir. İşe yarayıp yaramadığını bilmiyorduk ama şimdi bundan eminiz.” 

Onlarca yıllık araştırmalar ve yıllarca süren mRNA klinik çalışmalarıyla donanmış bilim insanları SARS-CoV-2'nin gizemini şaşırtıcı bir hızla çözdüler. 11 Ocak 2020'de Çinli araştırmacılar virüsün genetik dizisini paylaştı. Moderna'nın mRNA aşısının tarifi de yaklaşık olarak 48 saat içinde tamamlandı. Şubat ayının sonlarına doğru ilk parti aşılar klinik deneyler için ABD’deki Maryland'e gönderilmişti bile. mRNA, yaklaşık 40 yıl süren araştırmalardan sonra bir anda hayatlarımıza girdi.

Katalin Karikó’nun 1970’lerde mRNA teknolojisinin işe yaraması yönündeki çabaları olmasaydı, bugün dünyada Moderna veya BioNTech olmazdı. Bilim insanlarını yeni alanlarda çığır açmaya zorlayan HIV aşısı araştırmalarındaki başarısızlıklar yaşanmasaydı, teknolojinin bu alanda nasıl işlemesi gerektiği konusunda hâlâ karanlıkta olabilirdik. Birkaç yıl önce koronavirüsün başak proteininin sırlarını açığa çıkaran uluslararası bilim insanları ekibi olmasaydı, bu patojeni bir aşı tasarlayacak kadar bilmiyor olabilirdik. Gelecekte de pek çok hastalığı tedavi ederek insanların hayatını kurtaracak olan mRNA teknolojisi işte bu gibi birçok tohumdan doğdu.

KAYNAK: THE ATLANTIC