BUNDLE

Yılın kelimesi "Hissesyon": Her şey iyi ama kötü de aslında

PAYLAŞ:

Yılın kelimesi "Hissesyon": Her şey iyi ama kötü de aslında

Gerçeklikle hissettiklerimiz arasındaki uçurumun bu kadar fazla olduğu başka bir dönem olmamıştır muhtemelen. Ailenizin finansçısı Bundle, bugün sizlere dünyanın her yerinde az veya çok, öyle ya da böyle yaşanan bir durumu anlatacak.

Şimdi şehrinizdeki en işlek semtleri düşünün. Orada iş yapan kafeleri, barları, restoranları hayal edin. Hayal ettiğiniz şeyler geçmişteki anılarınız, tecrübeleriniz sonucu oluşan bir görüntüden ibarettir. Mesela Bundle, İstiklal Caddesi ve çevresini hayal ediyor. İşlek, canlı, cıvıl cıvıl bir semt. İnsanlar para harcıyor, kafeler dopdolu, mağazalar full çekiyor. Hatta bilanço dönemlerinde attığımız İş & Ekonomi bildirimlerimize göz atın, şirketler rekor cirolarla yoluna devam ediyor.

Fakat üstümüzde bir şeyler doğru gitmiyor havası da var. Harcıyoruz ama nasıl harcayabiliyoruz? Resesyon gelecek diye korkmuyor muyduk?

İşte bu üstümüzdeki kötü havayı tanımlayan bir kavram var hayatımızda: Vibecession. Öncü bir platform olarak biz bunu Hissesyon olarak çevirmeyi uygun bulduk. “His-”, yani üstümüzdeki beyaz veya kara bulutlar, ekonominin geleceğine dair düşüncelerimiz; “-sesyon”, resesyondan direkt alıntı olan -sesyon.

Değerli zamanınızı sizden çalmayalım. Teori genel anlamda şunu diyor: Hayatta bir tarafta gerçekler var, bir diğer tarafta da tüketicilerin günlük hayattaki tecrübeleri, hissettikleri. Tüketiciler, ekonominin yarısından fazlasını oluşturan bir grup. Dolayısıyla, tüketicilerin hissettikleri bir süre sonra davranışlarına yansıyor. Bu da ekonomik aktiviteyi ya yavaşlatıyor ya da hareketlendiriyor.

Kısa ve mübalağa dolu bir örnek ile hemen anlayalım: Bir anda herkes arabalardan nefret eder ve araba almazsa demir çelikten tutun kimya sektörüne kadar birçok ekonomik aktivite durur. Bu da Gayri safi yurt içi hasılamıza direkt düşüş olarak yansır. Şimdi bunu tüm ekonomiye vurun. İşte hislerimiz ekonominin bir anda yarısını aldı götürdü.


Kendini gerçekleştiren kehânet

Ekonominin geleceğine dair hislerimiz bize özel değil. Biz hissediyorsak birçok kişi de aynı şeyi hissediyordur. Bu da tüketici güvenini oluşturur. Tüketici güveni düştükçe sepetimizdeki bazı kalemleri sileriz veya ağırlığını azaltırız. Bu da ekonominin yavaşlamasına sebep olur. Ortada bir şey yokken ne oldu da ekonomi yavaşladı, resesyona girdik diyebildik?

İşte Hissesyon’un anlatmak istediği her şey bundan ibaret: Gerçekler, yani ekonomik veriler ne kadar iyi olsa da hissettiklerimiz kötü olabilir. Bu da ekonomiyi bir resesyona götürebilir.

Hissesyon varyantları: İki ülke örneği

Önce ABD’yi sonra Türkiye’yi ele alalım.

ABD’de son dönemlerde çokça yaygara kopsa da ekonomik veriler güçlü, emek piyasaları sıkı (işsizlik düşük seviyede). Fakat ABD halkı “gelecek daha kötü olacak” diyor. Çoğunluğun aynı şeyi hissetmesi ise ekonomik aktiviteyi yavaşlatabilir. Aşağıdaki grafikte şu anki tüketici güveninin beklentilere göre daha aşağıda olduğu zamanlarda ekonomi resesyona girmiş, gri alanlar resesyon zamanlarını belirtiyor.


Görsel: ABD Tüketici Güven Endeksi

Türkiye Konusu

Türkiye’de ise bunun farklı bir varyantını yaşıyoruz. Evet, bir resesyon ihtimali görünmüyor ama insanlar gelecek için o kadar da umutlu değil. Temmuz ayı itibariyle Tüketici Güven Endeksi 200 üzerinden 93,4 seviyesinde. 

Başta anlatılan kafeler dolu, herkes parasını yarınlar yokmuş gibi harcıyor kısmını hatırlıyorsanız kafanız biraz karışmış olabilir. Bu yüzden Türkiye’nin durumunu, Hissesyon’un bir varyantı olarak görebiliriz.

Prof. Dr. Mahfi Eğilmez bu konuyla ilgili açıklayıcı bir yazısını Finans Bülteni'mizin bu sayısında bulabilirsiniz. Geri tuşuna basıp "Yüksek enflasyona karşın piyasa nasıl canlı olabiliyor?" başlıklı yazıya gidebilirsiniz.

KAYNAK: Kyla Scanlon