Bir öğrenci ne kadar çok zorluk yaşarsa o kadar çok hiç yoktan yaratıcı çözüm üretir. Eğer bu tezde hemfikirsek, Alex Tew’in öğrencilik yıllarında nasıl internet tarihine adını yazdırdığına geçelim.
İLLÜSTRASYON: SHUTTERSTOCK
KAYNAK: CEOtudent
Bilim insanları, ilk kez laboratuvar ortamında tüm hücre tipleri ve biyokimyasal aktiviteleri ile insan embriyosunun canlı kopyalarını üretti.
Düşüklere ve doğum kusurlarına neden olan sorunları anlamaya yardımcı olmak için başlayan çalışma, genetik mühendisliği ve klonlamaya yönelik endişeleri de beraberinde getiriyor. Ancak hem Avustralya'daki Monash Üniversitesi'nde hem de ABD'deki Texas Üniversitesi'nde araştırma yapan bilim insanları, blastoid adı verilen kreasyonların gerçek embriyoların birebir kopyaları olmadığını ve bu sebeple rahme yerleştirilemeyeceğini söylüyor. Blastoidler, bir yumurtanın döllenmesinden beş ila 10 gün sonraki embriyonik gelişim aşamasına denk düşüyor.
Projenin Avustralya lideri Jose Polo, “Blastoidler, insan gelişimindeki en erken adımları, kısırlığın nedenlerini, doğumsal hastalıkları, toksinlerin ve virüslerin erken embriyolar üzerindeki etkisini anlamamızı sağlayan eşi görülmemiş araçlar” diyor. Bilim insanları, blastoidlerin gebeliğin başlangıcında neler olduğunu incelemek için çok değerli olmalarına rağmen, sentetik embriyolar olarak görülmemeleri gerektiğinde ısrarcı. Texas ekibinin lideri Jun Wu, "Blastoidler ve blastosistler arasında pek çok fark var. Blastoidler yaşayabilir embriyolar haline getirilemez” diyor.
Uluslararası Kök Hücre Araştırmaları Derneği, mayıs ayında kök hücrelere dayanan embriyo modellerini büyütmek için yeni etik yönergeler yayımlayacak. Kaliforniya Los Angeles Üniversitesi'nde bu yönergeleri belirleyen ekipte yer alan Profesör Amander Clark da, konu ile ilgili olarak “Modeller; kısırlık tedavilerini, doğuştan kalp ve beyin kusurları ile diğer genetik hastalıklara yönelik müdahaleleri geliştirme potansiyeline sahip. Bu modeller gelişmeye devam ettikçe, yapılacak deneylerin izin verilebilirliğini gözden geçirmek için bir dizi kritere ihtiyaç olacak" diyor.
Farelerin yapay olarak üretilmesine yönelik etik bir sınırlama yok, bu yüzden fare deneyleri epey gelişmiş durumda. İsrail'deki Weizmann Enstitüsü'ndeki bilim insanları, fare embriyolarını yapay bir rahim içinde 11 gün boyunca sağlıklı bir şekilde büyütmeyi başardı. Bu, normal bir fare gebeliğinin yarısından fazlasına denk geliyor. Yapay canlılar yaratmaya bu kadar yaklaşmışken, insan denekler konusunda düzenleme yapılması meselesi daha da önem kazanıyor.
KAYNAK: FINANCIAL TIMES
Resmi Gazete'de cuma gecesi yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiği açıklandı.
İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddeti nasıl tanımlıyor?
Sözleşmede, "kadına karşı şiddet" tanımı, "ister kamu ister özel yaşamda" meydana gelsin, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidini ve ayrımcılığı içeriyor. Aile içi şiddeti ise, "mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında" tanımlıyor. Sözleşmenin 18 yaşından küçük kız çocuklarını kapsayabileceği belirtiliyor.
İstanbul Sözleşmesi, kadına şiddeti ne kadar önlüyor?
Sözleşme ile kolluk kuvvetlerinin her türlü şiddet eylemine karşı mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlamaları ve müdahalede bulunmak için yasal ve diğer tedbirleri almaları zorunlu kılınıyor. Ani tehlike durumlarında yetkililere, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki kişinin ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve bu kişilerle temas etmesini yasaklama yetkisi veriliyor.
Sözleşme mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin anlatılması için destek hizmetleri sağlanmasını öngörüyor, hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım sağlanmasının da önünü açıyor. Taraflardan, sözleşmede tanımlanan gerekçelerden biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine mülteci statüsünün tanınması isteniyor.
İstanbul Sözleşmesi hükümleri mağdurları nasıl koruyor, hangi suçları cezalandırıyor?
Şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor. Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına barınaklar sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.
Sözleşme taraflardan şiddet olaylarıyla ilgili, gizlilik ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7 gün 24 saat faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatları oluşturmalarını istiyor. Cinsel şiddet mağdurlarına hem tıbbi hem de psikolojik destek sağlanması öngörülüyor.
Şiddet olayına tanıklık eden çocuklara da psikososyal danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan yükümlülükler arasında. Sözleşme ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı hukuki yollara başvurmasının ve tazminat almasının da önünü açıyor. Sözleşme taraflara, "zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri" alma zorunluluğu getiriyor.Sözleşmede psikolojik şiddet ve taciz amaçlı takibin de cezalandırılması isteniyor.
Bir kişiyle rızası olmaksızın vücut parçası veya cisimle cinsel ilişkiye girmenin yanı sıra, bir kişinin rızası olmadan üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak da cinsel şiddet kapsamına alınıyor. Eski veya mevcut eşler veya birlikte yaşayanlar arasında bu tür eylemler de cinsel şiddet kapsamında değerlendiriliyor.
Sözleşmede taraflar, bir kişinin ya da çocuğun evliliğe zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle görevlendiriliyor. Sözleşme ile zorla gerçekleştirilen kadın sünnetleri yasaklanıyor, kadınların zoraki kürtaja ve kısırlaştırılmaya karşı da korunması isteniyor.
Sözleşme ile cinsel mahiyette fiziksel davranışların yanı sıra sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da "cinsel taciz" kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor. Sözleşmede yukarıda belirtilen suçların işlenmesine yardımcı olmanın da yasalarla suç kapsamına alınması isteniyor.
İLLÜSTRASYON: THE NEW YORK TIMES
KAYNAK: BBC
SPONSORLU
Türkiye’nin lisanslı ilk global kripto para borsası THODEX’in 2.000.000 Dogecoin’lik hoş geldin kampanyası kapsamında, 3. seviye üyeliğini tamamlayan her yeni üyeye 150 Dogecoin hediye! Sen de koşulları sağla, 150 Dogecoin’le işleme başla!
Bazıları içe kapanık karakter yapısının, kalabalık bir insan topluluğu önünde konuşmacı olmanın önünde bir engel olduğunu düşünebilir. Ancak bulgular gösteriyor ki içe kapanık yapıdaki insanlar, tam olarak kim olduklarını gösterdikleri için daha iyi birer konuşmacı oluyor.
Konuşmanın performans tarafı herkesçe öğrenilebilirken, odaklanma, dinleme ve düşünme yetenekleri içe dönük insanlara daha iyi bir konuşma avantajı sağlıyor. Günümüzde Warren Buffet veya Barack Obama gibi isimler içe dönük yapıdaki karaktere sahip insanlardan sadece ikisi. Geçmişte ise Mahatma Gandhi ve Abraham Lincoln gibi figürler de aynı şekilde içe dönük karakterli insanlardı. Elbette oran olarak baktığımızda dışa dönük konuşmacıların sayısı çok daha fazla çünkü dışa dönük yapıdaki insanların kalabalık önünde konuşmacı olarak kendini göstermesi ve konuşmacı olmaya eğilimli olması daha olası.
Hiç kuşkunuz olmasın, topluluk önünde konuşmak bir performanstır
Performans kelimesi bile içe dönük insanları korkutabilir. Ancak bugün konuşmacılar dinleyicilerini etkilemeye yardımcı olacak video, ses, grafikler vb. birçok araca sahipler. Dolayısıyla dinleyicilerin odak noktası konuşma boyunca konuşmacının üzerinde kilitli kalmıyor. Multimedya, bugün birçok konuşmacının hitabet tarzını değiştirdi. Videolar, resimler ve diğer medya araçları, sahnede dışa dönük karakterde biri olmasanız da dinleyiciler üzerinde ihtiyaç duyduğunuz etkiyi sağlayabiliyor.
Aynı zamanda içe dönük yapıdaki bir kişinin odaklanma ve bir konuya derinlemesine dalma yeteneği, bu dikkat dağınıklığı çağında sahip olduğu en büyük avantaj olabilir. Dinleyiciler sıkıcı araştırmaları okumak ya da analiz yapmak istemezler. Bunun kendileri için yapılmasını ve bu konuda ne yapacaklarının söylenmesini isterler.
Bir konuya diğer konuşmacılardan daha derinlemesine dalabilirseniz, dinleyicileriniz için daha büyük iç görüler ortaya çıkarabilir ve sizi diğerlerinden ayıran bir uzmanlık düzeyi oluşturabilirsiniz. İçe dönük insanlardaki bu odaklanma yeteneği, konuşmanızı dünya için hazır olana kadar araştırmak, iyileştirmek ve prova etmek için kullanılabilir.
İçe dönüklük, konuşmaktansa dinleme eğiliminiz olduğu anlamına gelir. Sosyal bir ortamda asla bir parti insanı olmayabilirsiniz, ancak başkalarını dinleme, iyi sorular sorma ve bu bilgileri sentezleme beceriniz sizi bir etkinlikte en güçlü konuşmacılardan biri yapabilir. Herkes bir konu hakkında konuşabilir, ancak dinleyicileri gerçekten etkilemek için onları gerçekten anlamanız ve kendinizi sık sık onlar yerine koymanız gerekir. İçe dönük biri için gerçek zorluk, sahneye çıkmak için önemli olan motivasyonu bulmak. Yukarıda da bahsedildiği gibi tarihteki en etkili konuşmacılardan bazıları içe dönük karakter yapısına sahipti.
İçe dönüklük utangaçlıkla aynı şey değil
İçe dönüklük, enerjinizi yeniden şarj etmek için yalnızlık ve bir başınalık durumunu tercih etmenizdir aslında. Dolayısıyla bu durum içe dönük birinin önemli bir mesajı paylaşmak için bir sahneye adım atmasını engellemez. İçe dönüklük, bire bir veya daha küçük etkileşimler için bir tercihtir. Eğer utangaçlık (sosyal yargı korkusu) sorun ise, onun da üstesinden gelinebilir. Unutmayın, insanların çoğu ölümden daha çok toplum önünde konuşmaktan korkuyor.
İLLÜSTRASYON: SHUTTERSTOCK
KAYNAK: DAVE BYRNES BLOG
1987'de, Japonya'nın güneyindeki Ryukyu Adaları kıyılarını keşfe çıkan yerel bir dalgıç, şaşırtıcı bir keşifle karşılaştı.
Yüzeyin yirmi beş metre altında, düz kenarlı, neredeyse mükemmel şekilde oyulmuş bir dizi basamak gördü. Bugün “Yonaguni Anıtı” olarak bilinen 50 metre uzunluğunda ve 20 metre genişliğindeki bu devasa “şey”, dünyanın en sıra dışı su altı alanlarından biri.
Takma adı "Japonya'nın Atlantis'i" olan dikdörtgen şeklinde, üst üste yerleştirilmiş parçalardan oluşan piramit benzeri anıtın 10 bin yıldan daha öncesine ait olduğu düşünülüyor. Piramitlerin MÖ. 12 binlerde bu adalarda yaşayan Jomon halkı tarafından inşa edilmiş olduğunu düşünenlerin yanı sıra, milyonlarca yıl önce volkanik bir patlamayla ortaya çıkan doğal bir fenomen olduğunu düşünenler de var. Bu kadar düzgün geometrik formlarda doğal oluşumlar görülmemiş şey değil, Kuzey İrlanda'daki Giant's Causeway'i örneğini bilirsiniz...
Dar geçitlerine, kemerli girişlerine ve görünüşte birbirine paralel 90 derecelik açılara rağmen, bu oluşumun doğal olduğu düşüncesi şimdilik ağır basıyor, özellikle de dev yapının daha dev bir kaya kütlesine bağlı olması sebebiyle. Bölgenin bir deprem alanı olması da bu görüşü güçlendiriyor.
Bu anıtın ardında gizemli bir kayıp şehir, birden bire ortadan kaybolan sıra dışı bir uygarlık gibi efsanevi bir hikayenin olmaması kuvvetle muhtemel. Ancak bu durum, buraya dalmayacağımız ve bu eşsiz jeolojik fenomene yakından şahit olmayacağımız anlamına gelmiyor.
KAYNAK: BBC
21 Mart 2021
paylaş